Kapitülasyonlar Kesin Olarak Ne Zaman Kaldırıldı? Tarihin Derinliklerinden Cumhuriyet’e Uzanan Bir Yolculuk
Tarihi konular bazen sanıldığından çok daha karmaşıktır. “Kapitülasyonlar ne zaman kaldırıldı?” sorusu da bunlardan biri. Cevabı tek bir tarihle sınırlı gibi görünse de, aslında bu mesele yüzyıllara yayılan bir ekonomik, siyasi ve hukuki mücadele sürecinin sonucudur. Gelin bu soruyu bilimsel bir merakla ele alalım, hem belgeler hem de olaylar ışığında adım adım ilerleyelim.
Kapitülasyonlar: Başlangıçta Ne Anlama Geliyordu?
Kapitülasyonlar, Osmanlı Devleti’nin yabancı devletlere tanıdığı ticari, hukuki ve diplomatik ayrıcalıklardı. İlk örnekleri 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde Fransa’ya verilen imtiyazlarla ortaya çıktı. Amaç, Akdeniz ticaretini canlandırmak, Osmanlı limanlarını cazip hâle getirmek ve diplomatik dengeleri lehine çevirmekti.
Başlangıçta iki tarafın da çıkarına görünen bu uygulama, zamanla Osmanlı’nın ekonomik egemenliğini sınırlayan bir araca dönüştü. Özellikle 19. yüzyılda artan Avrupa baskısı ve sanayi devrimi sonrası oluşan ekonomik dengesizlikler, kapitülasyonların Osmanlı için bir bağımlılık zinciri hâline gelmesine neden oldu.
İlk Büyük Hamle: I. Dünya Savaşı ve 1914 İlanı
Kapitülasyonlara karşı ilk ciddi adım, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girmesiyle geldi. 8 Eylül 1914’te Sadrazam Said Halim Paşa’nın imzasıyla Osmanlı Hükûmeti tek taraflı bir kararla kapitülasyonları kaldırdığını ilan etti.
Bu karar, Osmanlı açısından devrim niteliğindeydi. Artık yabancı tüccarlar Osmanlı mahkemelerinde yargılanacak, vergi ve gümrük ayrıcalıkları son bulacaktı. Ancak işler o kadar basit değildi. İtilaf Devletleri bu kararı tanımadı ve savaş sonrası ortaya çıkan yeni düzenle birlikte kapitülasyon meselesi yeniden uluslararası gündeme taşındı.
Sevr Antlaşması: Egemenliğe Bir Darbe
I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti için 1920’de imzalanan Sevr Antlaşması, kapitülasyonları çok daha ağır şartlarla geri getirdi. Antlaşmaya göre, yabancılar Osmanlı topraklarında yine ayrıcalıklı haklara sahip olacak, gümrük tarifeleri üzerinde bile söz sahibi olacaktı. Sevr, uygulanamadan tarihe karıştı ama kapitülasyon tehdidinin hâlâ sürdüğünün açık göstergesiydi.
Kurtuluş Savaşı ve Lozan Dönemi: Kesin Sonun Hazırlığı
Kapitülasyonların tamamen kaldırılması mücadelesi, artık Osmanlı’nın değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu kadrolarının elindeydi. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, Kurtuluş Savaşı boyunca yalnızca askeri zafer için değil, ekonomik bağımsızlık için de savaş verdiler. Çünkü kapitülasyonlar kaldırılmadıkça tam egemenlikten söz etmek mümkün değildi.
1923 yılında başlayan Lozan Barış Konferansı’nda en çetin tartışmalardan biri de kapitülasyonlardı. İngiltere, Fransa ve İtalya gibi devletler bu ayrıcalıkları sürdürmek isterken, Türk heyeti kesin bir tavırla karşı çıktı.
İsmet İnönü, konferansta şu sözlerle tarihe geçti:
“Kapitülasyonların devamı, Türkiye için bir intihar olur.”
24 Temmuz 1923: Kesin Kaldırılış
Sonunda 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile kapitülasyonlar kesin ve geri dönülmez biçimde kaldırıldı. Artık Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yabancı devletlerin vatandaşları için ayrı hukuk sistemleri, gümrük ayrıcalıkları ya da konsolosluk mahkemeleri söz konusu değildi.
Bu, sadece ekonomik bağımsızlığın değil, aynı zamanda hukuki ve siyasi egemenliğin de ilanıydı. Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinde yer alan “tam bağımsızlık” ilkesi, bu adımla hukuki bir temel kazandı.
Lozan’ın Önemi: Bir Antlaşmadan Daha Fazlası
Lozan yalnızca bir barış belgesi değil, aynı zamanda yeni bir ekonomik düzenin manifestosu niteliğindeydi. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla birlikte Türkiye:
Gümrük tarifelerini artık kendi çıkarlarına göre belirleyebilir hâle geldi.
Yabancı tüccar ve şirketler, Türk yasalarına tabi oldu.
Yargı sistemi tekleşti, hukuki egemenlik güçlendi.
Bu adımlar, modern Türkiye’nin temellerinin yalnızca siyasi değil, ekonomik olarak da bağımsız inşa edildiğini gösterir.
Sonuç: 24 Temmuz 1923 – Bağımsızlığın Gerçek Başlangıcı
Soruya net bir yanıt verelim: Kapitülasyonlar kesin olarak 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması ile kaldırıldı.
1914’te Osmanlı’nın tek taraflı kararı önemli bir adımdı, ancak uluslararası hukuk açısından bağlayıcı ve kalıcı sonuç, Lozan sayesinde elde edildi.
Bugün Türkiye’nin ekonomik ve hukuki bağımsızlığı üzerine konuşurken, kapitülasyonların kaldırılmasının nasıl bir dönüm noktası olduğunu hatırlamak gerekir. Çünkü bazen bir imparatorluğun yıkılışından çok, bir cumhuriyetin kuruluşu bize daha çok şey anlatır.
Peki sizce, Osmanlı kapitülasyonları kaldırmakta neden bu kadar geç kaldı? Ve eğer Lozan olmasaydı, bugün Türkiye nasıl bir ekonomik yapıya sahip olurdu? Bu sorular, geçmişe dair yeni düşüncelerin kapısını aralayabilir.