Avrupa Saati Ne Zaman İleri Alınacak?
Bir Sonbahar Günü
Bugün Kayseri’de yine içimi kaplayan o yalnızlık vardı. Havanın o soğuk, gri hali, bu şehre ait olan tüm melankoliyi ruhuma yayıyordu. Sabah işe gitmek üzere evden çıkarken, cebimdeki telefonuma gelen bildirim dikkatimi çekti: “Avrupa’da saatin ileri alınacağı tarih açıklandı.” Saati ilerletmek, kısacası yaz saati uygulamasının başlangıcı.
Bir zamanlar bu haber, sadece takvimin bir parçası gibiydi. Ancak şimdi, belki de büyüdükçe, zamanın ne kadar önemli olduğunu anlamaya başlamışken, içinde küçük bir heyecanla, bir beklentiyle okudum bu satırları. Ne zaman diye soruyordum sürekli, ne zaman! Ve o gün işte, saatlerin ne zaman ileri alınacağı hakkında öğrenebileceğim bir yanıt vardı. Ama, bu yeni dönemde başka bir şey vardı, belki de hayatın hızlıca değişen ritmi… Sanki geçmişten bir şeyler kaybolmuştu ve artık saatlerin geri gitmesinin bir anlamı yoktu.
“Zaman Nereye Gidiyor?”
Saatin ileri alınması, aslında basit bir şeydi. Hep alışkındık. Ancak, her şeyin içi boşalmışken, her şeyin sabahı ne kadar hızlı geçiyorsa, akşamı da o kadar kısa kalıyorsa, insanın kalbi bir şekilde durur gibi oluyordu. O eski yaz akşamlarının uzun süreli sıcaklığını hatırladım, güneşin yavaşça kaybolurken başkalarıyla paylaşmanın keyfini… Ama şimdi, her şeyin o kadar çabuk değişmesi, bir bakışta kaybolması insanı bir biçimde aldatıyor.
Bunu düşündükçe içimden, “Ne gerek var ki zamanın ileri alınmasına?” diyorum. Hani bir zamanlar var ya, bir şeyi kaybettiğinde aniden bir boşluk hissiyle; işte tam olarak öyle bir his. O eski güzel zamanlar, geceleri geç saatlere kadar dışarıda arkadaşlarla yürüyüş yapmak, hayatta daha çok özgürlük aramak, kendini bulmak… O anların bir parçası olmuştu yaz saati uygulamaları. Ama zaman ilerledikçe, işlerin karmaşıklaştığını hissediyorum. Hatta bazen o saati geri almayı isterdim, keşke eski saat diliminde kalabilseydik.
“Saatin İleri Alınması, Benim İçin Ne Anlama Geliyor?”
Bir başka açıdan baktığımda, yaz saati uygulamasının başlaması, bana biraz umut veriyor. Her şeyin karanlık olduğu, zamanın hızla geçtiği bu günlerde, belki de saatlerin ileri alınması, hayatın başka bir dönüm noktası oluyordur. Belki de geçmişin acılarından sıyrılmanın bir yolu. Sabahları, ne kadar erken kalkarsam kalkayım, o huzur veren ışığı görmek, taze bir başlangıcın, yeni bir fırsatın umudunu hissetmek… Zaman ilerledikçe, sanki her şey bir adım daha doğru yolda gidiyormuş gibi hissediyorum.
Kayseri’nin sakin sokaklarında yürürken, zamanın nasıl değiştiğini görmek, bir şekilde hayatın gidişatının da değiştiğini hissettiriyor. Saatlerin ileri alınması belki de sadece takvimdeki bir değişiklik değil; ruhumuzda da bir şeylerin değişmesinin simgesi. Elbette, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini, her şeyin saniyeler içinde tüketildiğini bilmek, insana bir yudum huzur veriyor. Ama kaybolan, geriye alınamayan bir şeyler olduğunu da hissetmeden edemiyorum.
Sonuç Olarak
Avrupa saati ne zaman ileri alınacak diye sordum kendime ve cevabı öğrendim. Ama zaman, ne kadar ileri alırsak alalım, hep hızla geçiyor. Geriye bakmak, geriye gitmek artık mümkün değil. Yaz saati uygulamasına geçtiğimizde, belki de bir kısmımız için her şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamak da önemli. Yine de, içimde bir umut var. Belki bu saatlerin ileri alınması, bir başlangıçtır. Bir şeyin sonu olduğu gibi, her son da bir başka başlangıçtır, değil mi?
Belki de büyüdükçe zamanın o eski anlamını kaybediyor insan, ama saatler yine ilerleyecek. Zaman ne kadar değişirse değişsin, hep ileri alacağız. Zaman ne olursa olsun, geçmişin izlerinden sıyrılıp, yepyeni bir umutla yol alacağımız bir dünya bizi bekliyor.