İzn-i Sefine Vergisi Nedir?
İzn-i sefine vergisi, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’ndan geçecek yabancı gemilerden alınan bir geçiş harcıydı. Bu uygulama, deniz yollarının kontrolünü sağlamak ve devletin ekonomik gelirini artırmak amacıyla geliştirilmiştir.
Tarihsel Arka Plan
İzn-i sefine uygulamasının temelleri, 1452 yılında Fatih Sultan Mehmed’in Rumeli Hisarı’nı inşa ettirdiği döneme dayanır. Bu tarihten itibaren, Boğazlar’dan geçiş yapan yabancı gemilerden izin alınması ve harç ödemeleri zorunlu hale gelmiştir. İlk başlarda sadece yabancı gemiler için geçerli olan bu uygulama, zamanla Osmanlı tüccarlarını da kapsayacak şekilde genişlemiştir.
Uygulama ve İşleyiş
İzn-i sefine vergisi, gemilerin geçiş izni için alınan bir harçtır. Bu harç, geminin büyüklüğüne, taşıdığı yükün cinsine ve gideceği limana göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, 1650-1669 yılları arasında yapılan antlaşmalara göre, her gemi başına 300 akçe olarak belirlenmiştir. Ancak bu miktar, geminin buharlı veya yelkenli olmasına göre farklılık arz edebilirdi. Bu uygulama, devletin deniz ticaretini düzenleme ve denetleme çabalarının bir parçasıydı.
Akademik Tartışmalar ve Günümüzdeki Yeri
Günümüzde, izn-i sefine vergisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun denizcilik ve gümrük politikalarını anlamak için önemli bir kaynak olarak değerlendirilmektedir. Bu uygulama, devletin ekonomik stratejilerini, uluslararası ilişkilerini ve denizcilik altyapısını yansıtan bir göstergedir. Ayrıca, bu tür uygulamaların tarihsel süreç içindeki evrimi, modern gümrük ve denizcilik politikalarının temellerinin atıldığını göstermektedir.
Sonuç
İzn-i sefine vergisi, Osmanlı İmparatorluğu’nun denizcilik ve ticaret politikalarının önemli bir parçasıydı. Bu uygulama, devletin ekonomik ve stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için geliştirdiği bir mekanizma olarak tarihteki yerini almıştır. Günümüzde, bu tür uygulamaların incelenmesi, geçmişin ekonomik ve politik yapıları hakkında derinlemesine bilgi edinmemize yardımcı olmaktadır.
::contentReference[oaicite:0]{index=0}
Bu çalışmanın amacı Kıbrıs’ın Osmanlı yönetimi altında bulunduğu ilk 33 yılda (1570-1603) Kıbrıs’tan tahsil edilen âdet-i ağnâm vergisini incelemek ve değerlendirmektir. Âdet-i ağnâm vergisi “ küçükbaş hayvandan alınan bir vergi ” veya “koyun ve keçiden alınan vergi” olarak bilinmektedir . “ Gemi ” anlamındaki Sefîne, Resûl-i Ekrem tarafından ona verilmiş bir lakap olduğundan kendisi hep bu lakapla anılmak istemiş ve bu sebeple asıl adı unutulmuştur.
Müdür!Fikirleriniz, yazının bilimsel değerini artırarak onu daha anlamlı kıldı.
İzn-i sefîne uygulamasını Anadoluhisarı’nın tamiri ve Rumelihisarı’nın inşası sırasında (1452) başlatan Fâtih’in, bütün yabancı gemilerin kontrol edilmesini ve geçiş harcı alınarak izin verilmesini kale muhafızlarına emrettiği belirtilmektedir. İzn-i sefîne emirleri yerli ve yabancı tüccar gemileri için verilirdi. Ulusal Tez Merkezi | Anasayfa. 542 s.
Gül! Katkılarınız sayesinde çalışmaya yeni bir perspektif eklendi, bu da yazıyı zenginleştirdi.
Hz. Peygamber ile Hevâzinliler arasında yapılan savaş (8/630). İltizam, Osmanlı devlet gelirlerinin bir bölümünün belli bir bedel karşılığında devlet tarafından kişilere devredilerek toplanması yöntemi . Vergiyi toplamayı üstlenen kişiye “mültezim” denirdi. Mültezimler bir tür müteahhitti.
Demir! Değerli dostum, katkılarınız yazının akademik yapısını destekledi ve bilimsel niteliğini pekiştirdi.
Bu İâne -i Cihâdiyye Komisyonu gönüllü vatandaşların aynî ve nakdî yardımlarını toplama görevini üstlenmiştir (Mir’ât-ı Hakîkat, I, 154). Tanzimat’tan sonra cizye yerine gayri müslim Osmanlı tebaasından fiilî askerlik hizmetine karşılık iâne -i askeriyye adıyla bir vergi alınmıştır. Osmanlı Devleti’nde cizye vergisi 1855’e kadar uygulandı ve Islahat Fermanı ile hem vergi hem de cizyadarlık görevi kaldırıldı; yerine askerlik hizmetlerinden muafiyet vergisi (Bedel-i askeriye) getirildi; II.
Aslı!
Katkınızla metin daha net oldu.